90’lı yılların sonu itibariyle Çin’in ucuz işgücüyle dünya genelinde üretim bölgelerini değiştirmeye başlamasıyla tekstil fabrikalarını bir bir kaybeden Tarsus, son yıllarda; başta ulaşım ve sanayi olmak üzere devasa yatırımlarla yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladı.
Temelleri atılan yeni organize sanayi bölgeleri, ova bölgesinde inşaa edilen Çukurova Uluslararası Havaalanı, Üniversite, lojistik köy, ulaşım altyapısında gerçekleştirilen yatırımlar vs.
Tabi bunlar yeterli mi? Elbette değil.
Fakat 2000’lere göre kıyaslandığında, o dönem hayal edilen projelerin bugün için teker teker yaşama geçtiğini görüyoruz.
Bu kadar yüksek katlı binalar yapılmasına rağmen, halen talep gelmesi, kentin nüfusunun sürekli artış göstermesinden kaynaklanıyor.
***
Her devasa yatırım, beraberinde birçok şeyi de yanında getiriyor. Bunlardan bir tanesi de Hilton Otelleri oldu.
1919 yılında Amerika’da kurulan ve ardından yatırımlarıyla dünya geneline yayılan Hilton Otelleri, Tarsus’un yakın geleceğinde ortaya çıkacak yükselişi görerek “burası ilçe” demeden Tarsus’a yatırım yapıyor.
Sanayi ve altyapı yatırımlarının iş çevrelerini Tarsus’a çekeceğini, bununda turizmde potansiyelinin artmasını sağlayacağının farkındalar. O nedenle Tarsus’a yatırım yapma kararı aldılar.
***
Peki Tarsus’ta bu kadar çok yatırım yapılmasına rağmen, biz kent halkı olarak buna hazır mıyız? Maalesef ki hayır!
Birçok yatırım gelmesine ve nüfusumuzun artış göstermesine rağmen, istihdam artışına cevap vermekte oldukça yetersiz durumdayız. En başta kalifiye eleman bulunamıyor!
En önemli noktada gençlerin “iş beğenmeme oranı” oldukça fazla.
Tüm gençlerin aklında “beyaz yakalı olayım” düşüncesi hakim. Hoş beyaz yakalı olarak alınanlardan bazıları da arzu edilen performansı gösteremiyor.
Bu kadar çok yatırımın yapıldığı Tarsus’ta acilen Üniversite, Milli Eğitim ve diğer ilgili kurumların acilen ve sonuç getirici “kalifiye eleman yetiştirilmesi” konusunda daha somut adımlar atması şart. Aksi halde Tarsus, yeniden bir iç göç dalgasına ev sahipliği yapmak zorunda kalacaktır.