
Her gün yaratılan suni konuları konuşuyoruz. Hep birlikte konuşmamız gereken gerçekleri konuşmaya fırsat verilmediği için.
Cumhur ittifakını oluşturan AKP ve MHP’nin önde gidenlerinin günlük oluşturdukları, genel olarak halkın gerçeklerinden uzak gündem maddelerini konuşuyoruz.
Ekonomik sorunları konuşmamıza bir ölçüde fırsat verilmiyor.
Hükümetin önde gidenleri, muhalefet partisi yetkililerine istedikleri hakareti ederken, muhalefetten hükümete söylenen en küçük söz dahi çok acele mahkemeye taşınıyor. Yani muhalefetin sesi kesilmek isteniyor. Yaklaşık bir yıldır dünyayı teslim almış olan COVID-19 salgınının yanı sıra son aylarda Türkiye’de bir de dövülen siyasetçileri, dövülen gazetecileri konuşuyoruz hep birlikte. Cumhur ittifakını oluşturan AKP ve MHP’lileri eleştirmek, onların somut yanlışlarını söyleyebilmek adeta suç oluyor. Ne yaparlarsa yapsınlar Cumhur ittifakının olumsuzluklarından söz etmenin suç sayıldığı bir süreci yaşıyoruz hep birlikte.
Son günlerde bazı siyasilerin ve bazı gazetecilerin saldırıya uğradıklarını izliyoruz. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcılarından Selçuk Özdağ evinin önünde silahlı ve sopalı saldırıya uğrarken, yine aynı gün ve aynı saatlerde iki gazetecinin darp edilmelerini “tesadüf olaylar” olarak değerlendirmemiz mümkün olabilir mi?
83 milyonluk nüfusuyla Türkiye işsizlik veya sefalet yerine yaratılan günlük olayları konuşmak zorunda bırakılıyor. Yani ülkenin gerçek gündemini oluşturan temel konular konuşulsun istenmiyor.
Türkiye’de son bir yılda 2 milyona yakın esnaf kepenk kapatırken, 140 bin büyük şirkette iflas etmiş durumda. Aynı şekilde Tarsus’ta da birçok işyeri kepenklerini indirmek zorunda kaldı.
COVID-19 salgının başladığı günden günümüze kadar yine Türkiye’de 1000 civarında özel okul kapandı. Bu okullarda eğitim gören 300 bin öğrenci ile öğretmenlerin akıbetinin ne olduğunu bilmiyoruz. Açlığa mahkum kalmış milyonlarca insanımızın nasıl ve hangi şartlarda yaşadıklarını merak dahi etmiyor olmamızın izahı mümkün olamaz. Yaşanmakta olan tüm olumsuzluklara rağmen, sefalete rağmen hükümetimizin bir tek arzusu var; o da ekonomi konuşulmasın! Yaratılan suni gündemlerle gerçek gündemin üzeri örtülsün
“Türkiye yönetiliyor mu?” diye sorulacak olursa verilecek cevap “Elbette ki yönetiliyor” olacaktır. Nasıl yönetildiği önemli değil!
ZORBALIKLA BİR YERE VARILAMAZ
Siyasi parti yöneticilerine ve gazetecilere yapılan saldırıları biraz daha değerlendirmek istiyorum.
Gelecek partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a yapılan silahlı ve sopalı saldırının suçlusu olarak yakalanan ve tutuklanan 2 kişinin verdikleri savcılık ifadeleri ortaya çıktı.
İfadelerinde Selçuk Özdağ’a saldırmadıklarını, Özdağ’ın düşerek başından yaralanmış olabileceğini ifade eden 2 sanığın bir ölçüde yargıyı yanıltmak istedikleri ortaya çıkmış oldu.
Suçluların verdikleri ifadeler fıkra gibi. Verilen bu ifadelere, ifadeleri verenler dahi inanmamıştır! Saldırganların ifadeleri tam bir tiyatro da olsa, kendilerini tutuklanmaktan kurtaramamıştır.
Saldırıya uğrayan ister siyasetçi olsun, ister gazeteci olsun, her kim olursa olsun, kaba kuvvete başvurmak ayıptır, günahtır. Kaba kuvvetle çözüm bulmakta mümkün değildir.
Ekonomik sıkıntılara boğulmuş olan Türk toplumunu bir de saldırılarla meşgul etmeye, mağdur etmeye kimsenin hakkı yoktur, olamaz da.