
Ya yönetenler?
Türkiye’yi yönettiklerini sananların ise Maşallahları var. Elektrik faturalarının, doğalgaz faturalarının, akaryakıt fiyatlarının el yaktığı, aşırı zamların gına getirdiği günümüz Türkiyesi’nde yönetenlerimiz ise çok rahatlar. Bir elleri yağda, bir elleri balda sanki! Vatandaşların çektiği çileleri görmedikleri için 84 milyon Türk halkının kendileri gibi yaşadığını, kendileri gibi rahat olduğunu zannediyorlar! Toplumun ezici bir çoğunluğunun çile çektiğinden haberleri dahi yok gibi!... Umurlarında dahi değil.
AKP zihniyeti çok değişik bir zihniyet. Ülkemizde yaşanmakta olan tüm gerçekler AKP’nin, sanki halktan kopuk olduğuna işaret ediyor!
Kar yağışı altında ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen vatandaşların çektiği çileyi görmeyen, ısınmanın dahi lüks olduğu ülkemizde yaşanmakta olan olumsuzluklardan bi haber olanların, “görmedik, duymadık, bilmiyoruz” diyerek bir ölçüde üç maymunu oynamaktan geri durmadıklarına şahit oluyoruz! Hiçbir muhalifin, hiçbir kişinin söz söylemesine dahi tahammül göstermiyorlar.
Özellikle son günlerde yaşadığımız Sezen Aksu ve Sedef Kabaş olayları, iktidar zihniyetinin ne olduğunu bir kez daha ortaya koymuş vaziyette. Bundan 5 yıl önce bestelenen bir şarkı sözü nedeniyle linç edilmek istenen sanatçı Sezen Aksu, AKP’de ne kadar söz sahibi kişi varsa birçoğunun hışmına uğrayarak linç edilmek istendi.
Bu olayın hemen ardından yaşanan gazeteci Sedef Kabaş olayı ise yine toplumu üzüntüye sevk eden hadiselerden biriydi. Katıldığı bir televizyon programında Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle gece evinden alınan gazeteci Sedef Kabaş, daha sonra sevk edildiği adliyede tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Önce sanatçı Sezen Aksu, sonra da gazeteci Sedef Kabaş’ın uğradıkları olaylar, sıradan olaylar değildir; olamazda.
Yaşanan olaylar Türkiye’de hiç kimsenin konuşmamasının istendiğini gösteriyor. Hele hele iktidar mensuplarına laf söylemenin yasak olduğu bir süreci yaşıyoruz hep birlikte.
Birileri sanatçıları, gazetecileri, muhalifleri hedef alacak ve istediğini söyleyecek, muhalif olan her kim olursa olsun bir tek kelime dahi edemeyecek. Böyle bir şey olabilir mi?
Türk toplumunu daha fazla kutuplaştırmaya kimsenin hakkı yoktur; olamazda. Herkes ölçülü ve saygılı olmak zorundadır.
YAĞIŞLAR SEVİNDİRİCİ
FATURALAR İSE ÇOK ÜZÜCÜ
Son dönemlerde ülkemizin geneline düşen yağmur ve kar yağışları susuzluk tehlikesinin sona ermesine fazlasıyla yetti.
Ülkemizdeki tüm göllerin ve barajlardaki su seviyesinin iyice düştüğü bir dönemde başlayan ve günlerce devam eden yağmur ve kar yağışları su seviyesinin arzu edilen noktalara gelmesini sağladı. Yağan yağmurlardan ve kar yağışından elbette ki bölgemiz ve yaşadığımız Tarsus kenti de nasibini aldı.
Aralıklarla günlerce yağan yağmur suları topraklara can suyu olurken, hafta başında tüm yurtta kar yağışından kırsaldaki tüm köylerimizde nasibini aldı. Etkili olan kar yağışı Eshab-ı Kefh ziyaret dağının dahi beyaza bürünmesine yetti. Beklenenden daha güzel yağışlara sevindiğimiz böyle bir dönemde elektrik faturalarının hem de katlanarak gelmesi toplumun tüm katmanlarının üzülmesine fazlasıyla yetti.
Betona yatırımı öncelikli kılan ve özellikle yandaş müteahhitlerin her geçen gün daha da zenginleştirildiği bir dönemde, bunların öncelik olarak yapılmasından ziyade, Türkiye Cumhuriyeti’nde yatırıma, istihdam artışına yönelmek gerektiğini bakalım ne zaman anlayacağız.
Açılışı dahi yapılmadan çöken yolları, bütçenin kara deliği olan köprü ve otoyolları yapmak yerine, devasa 6-7 tane daha baraj yapıp, hem su sıkıntısını ortadan kaldırmak, hem de elektrik üretiminde veya enerjide dışa bağımlılığı azaltmak daha akılcı olmaz mı?
İşsizliğin, enflasyonun had safhada olduğu böyle bir dönemde vatandaşların zam furyasının devam ettiği bir süreçte elektrik sarfiyat fiyatlarını %100 arttırılmış olması, toplumumuzu büyük sıkıntılara sokmuş vaziyette. Vatandaşlarımız elektrik faturalarını karşılamakta büyük zorluklar yaşıyorlar. Dondurucu kış günlerinde ısınmanın lüks olduğu bir süreci yaşıyoruz toplum olarak.