
Çin’de görüldükten yaklaşık 70 gün sonra Türkiye’de etkili olmaya başlayan koronavirüs salgını ile ilgili yaşananlara baktığımızda neler görüyoruz neler. Avrupa ülkeleri, vatandaşlarının salgından en az etkilenmesi için her türlü fedekarlığı yaparken, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin ise vatandaşlarından 10’ar lira yardım talep ettiklerini gördük. Çağdaş ve medeni ülkelerin yöneticileri kendi vatandaşlarının salgından en az şekilde etkilenmeleri için ne gerekiyorsa ona yaparken, bizim yöneticilerimizin ise maske dağıtımında dahi yer yer başarılı olamadıklarını gördük.
Ekonomisi iyi olan çağdaş ülkelerde can kayıplarının en aza indirilmesi için büyük çaba harcanırken maalesef bizim yöneticilerimiz ise sürekli olarak başarıdan söz ettiler. COVID-19 test sonucu pozitif çıkan hastaları dahi evlerine göndereceksin sonra da ben başarılıyım diyeceksin.
Böyle bir şey olabilir mi?
COVID-19 test sonucu pozitif olan hastaları evlerine göndermek demek koronavirüs salgınının yayılmasına davetiye çıkartmak demektir. Bunu anlamak içinde filozof olmaya gerek yok.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin açıkladığı rakamlara göre koronavirüs salgını şu ana kadar ülkemizde 7300 civarında can aldı. Hasta sayısı ise yüzbinlerle ifade ediliyor. Günümüzde de can kaybı günlük 60 ortalamasıyla devam ediyor. Yaşanan ve yaşanmakta olan tüm gerçeklere rağmen yönetenlerimizin hala “BİZ BAŞARILIYIZ” demesi çok düşündürücü. “Başarılıyız” diyenlerin yaptıklarına bakınca üzülmemek mümkün olmuyor.
Salgın döneminde salgına karşı önlem almak yerine bizi yönetenlerin saraylara yatırım yapmaları en az salgın kadar hüzün verdi insanlarımıza. Bitlis’in Ahlat ilçesinde, Muğla’da yapımı devam etmekte olan saraylara bol kepçe paralar harcanırken, bir ölçüde salgın hastalığına karşı çaresizliğe düşüldü. Gerekçe ise hazırdı. Neymiş efendim “İtibardan tasarruf olamazmış”… Anlayış aynen böyle.
Öyle bir şey olabilir mi?
Türkiye’yi yönetenlere diyorum ki, “Biz başarılıyız” demekle başarılı olunmuyor. Başarılı olabilmek için önce samimi ve iyi niyetli olmak gerekir. Tekrar ediyorum, “Ben başarılıyım” demekle başarılı olunmaz. Başarılı olduğunu iddia eden her kim olursa olsun başarısını kanıtlarıyla orta yere koyması gerekir.
Yönetenlerimizin sosyal devlet anlayışından da bir hayli uzak olduklarını söyleyebilmemiz gayet mümkün olsa gerek! Binlerce can kaybı, yüz binlerce hasta olduğu halde “Biz başarılıyız” deniyor ise böyle bir mantığı anlamakta mümkün olamaz.
Tarımdan eğitime, işsizlikten hukuksuzluğa kadar uzanan yolda Cumhur ittifakının yani AKP ile MHP’nin başarısızlığı orta yerde ışık gibi parlıyor!! Pandemi döneminde de kaybettiğimiz ve kaybetmekte olduğumuz insanlarımızın da sayısı net olarak bilinmiyorken kim hangi başarıdan bahseder? Bu da anlaşılır gibi değil.
Himayesinde olan insanların, toplulukların maddi ve manevi sorunlarına çözüm üreten kişiler başarılı olarak kabul edilir.
Gerisi bağlar gazeli!..
TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ KAPATILSIN!
Bir önceki yazımda da belirtmiştim. Devlet Bahçeli’nin periyodik olarak yaptığı açıklamalarla Türkiye gündemini oluşturmakta çok maharetli, diye. Aynı Bahçeli şimdi de Türk Tabipler Birliği’nin kapatılması gerektiğini savundu.
Türk halkının çektiği sıkıntılar dururken ne zaman, neyi konu edeceği pek kestirilemeyen Bahçeli, kendileri gibi, yani Cumhur ittifakı gibi düşünmeyen Türk Tabipler Birliği’nin kapatılması gerektiğini söyleyiverdi. Türk toplumunun başka başka bir sıkıntısı yokmuş gibi.
Pandemi döneminde gösterdikleri üstün başarı nedeniyle günlerce alkışladığımız tabiplerimizin mensup oldukları Türk Tabipler Birliği’nin kapatılması gerektiğini söyleyen Bahçeli’ye diyorum ki;
Bay Bahçeli, düşünülmeden orta yere atılan görüşlerin kimseye bir yarar sağlaması pek mümkün değildir.