
Uzatmadan ana konuya gelmek istiyorum. İçinde bulunduğumuz haftanın ortasında akşam saatlerinde televizyon izlerken bir araştırma şirketinin yaptığı son ankete tesadüf ettim. Konu “Yarın Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa kim, ne kadar oy alır?” olayıyla ilgiliydi. Tanınmış bir araştırma şirketinin genel müdürü olan kişinin verdiği bilgiye göre daha önceki araştırmalarda Tayyip Erdoğan’ın alacağı oy oranı yüzde 31-32 civarında çıkarken, son ankette ise bu oranın yüzde 6 civarında arttığını tespit ettiklerini söyledi. Haber programını yöneten kişinin “Bu artışı neye bağlıyorsunuz?” şeklindeki sorusunu cevaplayan araştırma şirketi yetkilisi aynen şöyle dedi:
“Recep Tayyip Erdoğan’ın oy oranında yüzde 6 oranında artış olması bizimde dikkatimizi çekti. Seçmene sorduğumuzda ise artışın Rusya ve Ukrayna yetkililerinin önce Antalya’da, sonra da İstanbul’da bir araya gelmelerinin rol oynadığını söylediler. Bu olay bizimde dikkatimizi fazlasıyla çekti” dedi.
Olaya bir bakar mısınız? AKP’nin 20 yıldan beri Türkiye Cumhuriyeti’ne ve 84 milyon Türk insanına hatalı politikaları nedeniyle verdiği zararı bir kenara bırakacaksın, savaş halindeki 2 ülke yetkililerine ev sahipliği yapmasını dikkate alarak, 30 civarında olan oy oranını 36’ya çıkaracaksın! Hep birlikte çektiğimiz çileleri, elektrik ve doğal gaz faturalarını, hayat pahalılığını kime nasıl anlatacaksın? Domatesin, salatalığın tek tek, lahananın çeyrek çeyrek satılmaya başlandığını kime nasıl izah edeceğiz? Bir litre mazotun 23 TL’ye satıldığını kime nasıl inandıracağız?
Irak’ın, Libya’nın parçalanmasına, milyonlarca insanın ölmesine, yüzbinlerce kadının tecavüze uğramasına sessiz kalanların duyarsızlığını nasıl yorumlayacağız? Yoksa yumurtanın yarım olarak satılmasını mı bekleyeceğiz?
Türk halkının içinde bulunduğu durumu çok iyi özetleyen sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil şöyle dedi:
“Dambır dumbur hiç boşuna uğraşmasınlar Ramazan davulcuları” diyerek Türkiye’deki gerçeği anlatmış oldu.
HALKIMIZ UYANIR MI?
Gelecekte “mevcut hükümetimizin aleyhine haber yapmak külliyen yasaktır” diye bir kanun çıkartılıp hayata geçirilir mi, şimdilik bilinmez. Bekleyip görmek gerekir.
Son 20 yıldan beri milyarlık devlet ihalelerini alarak servetlerine servet katan 5 ünlü müteaddide “5’li çete” demenin suç olarak kabul göreceği yolunda bir kanun teklifinden söz ediliyor. Eğer ki öyle bir kanun çıkartılır ise 5’li çeteye çete demak suç sayılacakmış. Sebep ise 5’li çetenin ticari itibarını korumak, güvenceye almak olacakmış. Demek oluyor ki; bir milyarlık işi 4-5 milyara yapmak suç sayılmayacak ancak onu konu etmek suç sayılacak. AKP zihniyetine göre 84 milyonun çıkarı değil, önemli olan 5’li çetenin itibarları ve haksız kazançları! Bu adamlara çete demenin yasaklanmak istenmesi yerine tamamen koruma altına alınmaları daha akılcı olacaktır!
Böyle bir mantık olabilir mi?
Zam furyası altında inim inim inleyen Türk halkının çektiği çilelerin yönetenler için hiçbir önemi olmadığı çok açık. Zam furyasının son halkası ise et, ekmek, şeker ve diğer maddeler. Gelen zamlar yüzünden vatandaşlarımızın çarşı-pazara gitmesi artık lüks oldu. Şartlar değişmez ise vatandaşlarımız artık siyah eti sadece ve sadece vitrinlerde görecekler. Satın almaları ise külliyen hayal olacak.
Türk halkının ezici bir çoğunluğunun yaşam koşulları her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Vatandaşlar en temel ihtiyaç maddelerini karşılayamazken esnaf ise sattığı malın yenisini alıp da tezgahına koyamıyor.
Dayanılması mümkün olmayan hayat koşullarının hakim olduğu ülkemizde yapılan tüm araştırmalarda AKP’nin oyunun hala yüzde 30’larda olduğu söyleniyor. Son 20 yıldır hayatımızı zordan zora sokan iktidarın hala yüzde 30’larda olması gerçekten çok ilginç!
Yapılacak ilk seçimlerde halkımızın yaşanmakta olan gerçekleri göreceklerine inanmak istiyoruz. Aksi halde AKP zihniyeti “nerede kalmıştık?” der, yoluna devam eder. Lahananın dahi 4’e bölünüp çeyrek çeyrek satılmaya başlandığı ülkemizde insanlarımızın uyanmaları için daha neyin olması bekleniyor? Bilen varsa izah etsin.