
Özetle, ana tema; üniversiteyi bitirip memleketine geri dönen 20’li yaşlarındaki işsiz bir gencin, tüm olanaksızlığa rağmen yazdığı “Ahlat Ağacı’’ kitabını basabilecek bir sponsor aramasıdır.
Bu filmin bir sahnesini sizlere aktarayım. Bakalım bu günün seçilmişlerine benzetebilecek misiniz?
Genç yazar, kitabına sponsor olması için belediye başkanından yardım istemeye gider. Aralarında şöyle bir diyalog geçer:
Genç: Randevusuz paldır küldür geldik. Kusura bakmayın sayın başkanım.
Belediye Başkanı: Hiç öyle düşünme. Bak arkandaki kapı dikkatini çekti mi?
Genç: Şu kapı mı?
Başkan: Evet o kapı.
Genç: Orda kapı yok ama…
Başkan: İşte bende onu diyorum. Kapı yok.
Genç: Neden yok?
Başkan: Çünkü ben yönetime gelir gelmez ilk iş olarak o kapıyı söktürdüm de ondan yok.
Genç: Peki ama neden söktürdünüz?
Başkan: Çünkü bizim kapımız herkese açık. Kimseden saklımız gizlimiz yokta ondan. Halkla mesafeli olmak eskide kaldı. Bu demokrasi dediğin şey sürekli nefes alan ve genişleyen bir şey. Öyle kalın duvarlar arkasında sefa sürmek, kimseye hesap vermemek. Öyle kapalı kapılar ardında ‘’ali cengiz oyunları’’ çevirmek, bunlar en başta etik değil. Biz her zaman işçilerin emekçilerin zor durumda olanların yanında olduk. Bundan sonrada olmaya devam edeceğiz…
Diye güzel bir nutuk çektikten sonra, gencin sponsorluk talebini reddeder, başından savar.
Ve diğer bekleşen vatandaşlara görünmeden arka kapıdan usulca sıvışır… (Toplantıdayım)
Nasıl? Bu günlere benziyor mu?
+++
ATEŞKESE DAİR İKİ KELİME
İnşallah yanılırım ama bu ateşkes 15 gün sürmez. Neden mi? Çünkü bu anlaşma ABD’nin işine gelmez. AKP’de ABD’nin sözünden çıkamaz.
+++
CEHENNEME GİTSİNLER DEMEDİK?
Suriyeliler gitsin dedik ama cehenneme gitsinler demedik. Tanrı yardımcıları olsun. Çoluk çocuk perişan oldular… Yazık.