“Burjuva Hukuk Devleti ve İnsan Hakları”
Ne var ki kendi gelecekleri için bağımsızlık hakkı istyemezler. Azınlıkların bağımsızlık isteklerine yönelmemesi için o toplumun yönetimi de barışçı ve uygar bir tutum izlemeli, azınlıkların sorunlarına ilgi göstermeli ve onların durumlarını anlayan bir uygulama içinde olmalıdırlar.
Güler yezle politikalar ve bu doğrultuda vatandaşlara vatandaşlara eşit düzeyde tanınacak olan insan hakları, azınlıkları zaman içinde toplum ile bütünleşmeşye yönlendirir ve zamanla bağımsızlık istekleri geri planda kalır.
Özellikle yeni kurulan az gelişmiş ülkelerdeki etnik azınlıklara karşı yürütülen baskı politikaları ve asimilasyon girişimleri bazende jenoside kadar varan ortadan kaldırma çabaları etnik azınlıkların insan haklarından yararlanma konusunu siyasal gündemin başlarında tutmaktadır.
Bazı büyük devletlerin dünya politikasında bölgesel karışıklıklar çıkarmak ve bunu daha sonra kendi istediği çözümleri empoze etmekte gerekçe olarak kullanmak gibi yollara başvurması da etnik azınlıklar sorununu demokrasiler açısından acil çözüm bekleyen sorun durumuna getirmektedir. Her kesimin soruna kendi açısından bakması, etnik azınlıkların insan haklarından yararlanması sorununu günümüzde bile yözümden uzak tutmaktadır.
Demokrasilerde insan hakları belirli bir hukuksal düzen içerisinde tanınmalı ve uygulanmalıdır. Ancak bu noktada bu hakların geleceği güvence altına alınabilir.
Temel ilkeler anayasada belirtildikten sonra haklar ile ilgili diğer genel yasaları öncelikle çıkarmak uygulamaya aktarmak önemlidir. Hakların uygulanması kadar, bu haklar ile ilgili diğer tüm işlemler belirli bir sisteme bağlı olarak yürütülmelidir.
Vatandaşlar bu haklarını nasıl kullanacakları gibi bu haklar çiğnendiği zaman ne gibi durumlarla karşı karşıya kalacaklarını da önceden bilmeleri gerekir. İnsan hakları genelde bir hukuksal sorundur ve demokratik devletin hukuk düzeni bu konuyu çözüme kavuşturmak ve düzene oturtmak yükümlülüğündedir.
Demokrasilerde herkesin hakkı birbirinin hak ve özgürlüğü ile sınırlıdır. Bu sınırı bilmek bir vatandaşlık bilinci konusudur. Hakların ve özgürlüklerin başlangıcı ile beraber bitiş noktasının hukuk düzenlerince belirlenmiştir. Sınırsız kullanılan hak ve özgürlükler başkalarına olduğu kadar toplumada zarar verebilir. En azından ileri ülkelerin siyasal rejimi olan demokrasilerin tüm insanlığa insan haklarının geniş boyutlarda kazandırılmasına bağlı bulunmaktadır.
20. yüzyılda çok küçülmüş bulunan dünyanın genel dengesi ve insanlığın geleceği ileri ülkelerle sırtından zenginleşen batının yüzyıldır az gelişmiş ülkelerin sırtından zenginleşen batının ileri ülkeleri dünya insanlarına karşı böylesine önemli bir görev ile karşı karşıyadır.
Bu görevin yerine getirilmesidir ki; hem demokrasilerin hem de insanların geleceğini kurtaracaktır.
Demokrasi ve insan haklarının birbiriyle kopmaz bağlarla bağlı bulunduğu hiç bir zaman unutulmamalıdır. Birisinin yaşayabilmesi öbürünün varlığına doğrudan doğruya bağlıdır. Gelişmiş demokrasiler bu bilinçle insan hakları alanındaki görevleri yerine getirmelidirler.
Halkın doğrudan doğruya ve sükrekli ilgisi ve katkısı olmadan ülkede hiç bir sorun kalıcı bir çözüme bağlanamaz.
Ülkemiz uzun yıllardan beri “Hukuk Devleti” başka bir deyişle “Hukuka Bağlı Devlet” arayışı içindedir. Ne demektir “Hukuk Devleti?” Hukuk devleti kavramlarını uzun uzadıya tanımlamaya fazla gerek yok. Hukuk devletinin öğelerini (Unsurlarını) dile getirip, dünyadaki uygulamalarını örneklerle açıklamak gerekir.
Kimileri hukuk devletini, idarenin yargısal denetiminde ararlar. Anayasa’nın 125. Maddesinin 1. Fıkrası “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” kuralını koymuştur. Yasama organının tasarruflarıda bazı kayıt ve koşullarla Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabidir. Gerek bunun gerek 125. Maddedeki kuralın hukuk devleti kavramı açısından taşıdığı önem büyüktür.
-Devam Edecek-